twilight

[twilight]

Sıradaki Şarkı...

Seni anlatmaya ben kelime bulamıyorum,
Zaten o kelime, hiç bir lugatta da yoktur.
Uymaz dile, gelmez söze,
Seni sözlükler bile ifade edemez...
O kadar güzelsin ki...


Ama işte, ne yazık ki ben güzelliğe bakmıyorum,
Bunlar hep ambalaj, ambalaja bakan da bulunur,
Beni bağlamaz, çünkü yarar sağlamaz;
İçinin güzeli önemli, gerisi beni ilgilendirmez...
O da sende yok ki...


Sen aynı, radyolardaki, adı sanı belli olmayan,
Sıradaki şarkı gibisin, tadı tuzu iyi olmayan...
Sıradaki şarkı kime gelsin, en çok isteyeninkine gelsin,
Kalpten seveninkine gelsin, lakin ben istemem...

[twilight]

ZAFERLER...

Unutulmaya yüz tutmuş kitaplarım var,
Binlerce kez karıştırılmış, ama şimdi kırışmış...
Sözüm meclisten dışarı, şarkılarım var,
Sana yazılmış... Sonra bozulmuş...


Asırlarca anlatsam bitmeyecek filmlerim var,
Kalpten atsam bin kere, zihinde kalırmış...
Üç beş dakikayı geçmeyen o tatlı sekanslar,
Çok izlenmiş ama çok da gizlenmiş, tarafımdan...

Ne zaman unutacağım seni kadın;
Hiç aklımdan çıkmayacak mı tadın?
Hoş, çıksın da istemiyorum,
Deliyim, biliyorum...
İstesem de silemiyorum, silinemez adın...


Bak yine, silemedim,
Sen ise bilemedin...
Ben kaybettiğim her aşkta, zafer senin...
Ben, zapt ettiğin her anda, seninim...

[twilight]

HERKESİN SELAMI VAR...

Günaydın, nasılsın bakalım;
İlk gecen, günün, nasıldı bensiz?
Olmayacağım yanında, bundan sonra...
Bunu sen istedin, sebepsiz...

Sarılacak birini buldun mu,
O sıcacık yatağında, ben olmayınca?
Oyuncak ayına mı sarıldın yoksa,
Siz, kızlar hep böylesiniz...

Kahvaltını ihmal etme, güzel kız,
Gerçi siz, her şeyden, tatlısınız...
Sizi düşünecek biri var mı, hayatınızda,
Yoksa tüm ışıkları mı karattınız?

Sakın beni merak etme,
Ben bakıyorum bir çaresine,
Herkesin selamı var, eşten dosttan,
Bu sene diyorlar, düğün isteriz...

[twilight]

TÜKENDİM...

Tükendim, yoruldum hayattan,
Bıktım, artık oynamıyorum...
Havlu attım artık, beyaz bayrak salladım,
Ne derseniz deyin, bu yarışı bıraktım.


Aşk denilen garip şey, beni çok üzdü,
Gördüğüm en acımasız yüzdü...
Sarılıp da beni sakinleştireceğine,
Git gide daha çok derimi yüzdü!


Gitsem ya bir yerlere, aşk olmayan adalara,
Atsam kendimi, soluk alınmamış havalara...
Kimsenin beni bulamadığı, çiçeklerin hiç kurumadığı,
Mutluluğun hiç durmadığı, manzarası bol odalara...
Kimsenin beni bulamadığı, kötülerin hiç kalamadığı,
Mutsuzluğun yüz bulamadığı, tebessümden odalara...

[twilight]

HER ŞEY YOLUNDA

Aslına bakarsan, iyi oldu ayrılmamız;
Özlemeyi bırak, adını anıyorsam, namerdim...
Hayatıma bakıyorum, hataydı birlikte olmamız,
Eskileri atıyorum, seninle ilgili her şeyi atıverdim!


Başlarda aslında hiç de böyle değildim,
Yer bitirirdim kendimi, hiç bir şey yiyip, içemezken...
Aklımda kalmamıştı pek, düşüne düşüne seni, delirdim,
Oysa sen varken, dağları mat ederdim ben!


Dediğim gibi, her şey eskidendi,
Eskidendi ve geçti...
Her şey yolunda şimdi,
Anlıyorum bittiğini...
Dönmeyeceksin ki geri, niye ağlayım deli gibi,
Eskidendi, bitti...
Bende, ''sen'' tükendi;
Kalbin, her şeyimdi eskiden oysa, kutluyorum şimdi hiçliğini...

[twilight]

AYNA

Kim bilir kaç kere ağladım şu ana dek,
Parmakla sayılamayacak kadar gülmüşken...
Üzenler, mutsuzluğun denizinde yüzenlere ek,
Kalplerimiz bizi yiyip bitirmişken...


Kim bilir kaç kere parçalanmışım şu hayatta,
Her bir parçalanışımda, toplamışım, toplayamam, bir daha...
Her gün, ölmüşüm, dirilmişim itinayla,
Üfleseler sönecek hayat mumum oysa, yakmaya çalışmışım rüzgarda...


Kaç saç telim dökülüyor günde, haberiniz var mı?
Beni üzenler, mutlu musunuz şimdi?
Yüzümde yorgunluğun eseri, göz çukurları;
Kalp ise çoktan tükendi...


Ayna, bana doğruları söyle, bu mutsuz adam kim, gördüğüm,
Kim takmaya çalışan o maskeleri, kim bu hayatını sürdüğüm?
Kim o delikanlı çağlarını yaşayan, bir ayağı çukurda olan adam;
Ayna, bana doğruları söyle, bu kaçıncı doğuşum, kaçıncı ölüşüm?

[twilight]

Zat-ı Halim...

Dün, akşam suları, senin oturduğun caddedeydim,
Hep ikimizin yediği balıkçıda, kendime ziyafet çektim...
Fakat, bir farkla bu sefer, ben tek...
Donattılar masayı sağ olsunlar, kuş sütü eksik; bir de sen eksiktin,
Belki kuş sütü bile gelirdi, sen inatçıydın, gelmezdin,
Damla içmek geçmedi inan, neyleyim rakıyı, hüzünler sek...


Daha sonra selam verdim gençlere, çıktım kapıdan,
İki bahşiş aldılar mı, başladılar övmeye yalandan...
Senin evin önüne doğru ilerlemeye başladım yavaştan...
Taş alıp, sizin cama atmak geldi içimden; görmüştüm bir çok filmden;
Lakin sonradan aklım geldi başıma, iki aşık değiliz artık sen ile ben...
Yalnız ve bahtsız zat-ı halim geçti yine, sizin o işlek caddenizden...

[twilight]

Sihir...

Sana tutulmamın bir sebebi var mı?
Düşün, düşün, bulamadım...
Sen bilirsin belki, ben akıl sır erdiremedim;
Aşk'ım, başımdan aşkın...


Dengelerimi değiştiren bir şey var sende, bir sihir,
Gözlerine bakmaya doyamıyorum, ver bana bir fikir...
Var mı senden vazgeçmenin sırrı?
Şayet varsa; ve denersem, geleceğim olsun, adeta zifir.


Dengelerimi değiştiren bir şey var sende, bir sihir,
Bu kalp sana kul, köle, bu ten sana, tam anlamıyla, sefir...
Dile benden ne dilersen, ekselansları;
Bir lafına bakılır, tek sözüne ölünür!

[twilight]

O Kadar Özledim Ki...

Madem ki ısrar ettin, anlatayım sensiz olmak ne kadar zor,
Gerçi anlatmak yeter mi, bilmem, yeterince kelimelerle?
Zaten anlattığım tek tük kişi de, beni anlayamıyor,
Aşk diyorlar, geçici diyorlar, ki, bundan bana ne?
Seviyorsan, aşk geçer ama, sadece, dudaktan, kalbe...


Sensizlik; züğürdün çenesi, sen başka ellerdeyken;
Sensizlik; hüznün cephesi, ben kalbimle harpteyken...
Sensizlik; damarlarımda, her kan aktığında,
Yine de kalbimdesin, her kanattığında...
Bakma, hayallerim, unutmaya can attığına...

Seni o kadar çok, o kadar çok özledim ki,
Anlat desen, anlatmaya varmaz, kimsenin dili...
Duyar mısın şimdi söyleyeceklerimi bilmem ama;
Şöyle bir sarılayım sana, kırılsın yalnızlığımın kemikleri..

[twilight]

Kentin Tüm Işıkları...

''Bayanlar, baylar... Şimdi sizlere, yaşadığım en garip aşkı anlatacağım...
Acı, hüzünlü, tatlı ya da, güzel demedim farkındaysanız... Garip...
Şimdi dilerseniz, koltuklarınıza yaslanın ve hikayemi dinleyin;
Hayat sizin kadar kibar değil beyefendi, yada yanınızdaki hanımefendi kadar zarif...''

Tozlu raflardan, kalma bir hikaye adeta bu;
Sevilenle, sevilmeyenin, çok sevilen hikayesi...
Seven... Ben, zatı hallerim, işi, başından aşkın bir adam;
Sevilen, ismi çok da lazım değil, zaten geçip giden, bir madam...
Sevilen... Evet, tam kendisi, sevildi, hem de çok,
Bilirsiniz, bazı aşıklarda bir tutam gurur yok!
Lakin, hanımefendi - öyle dediğime bakmayın - tamamen kibarlığımdan;
Hiç öyle biri değildi... Sevilmeyen - aynen ben - düşmese de yakasından...
''Ne bu küstahlık bayım?'' dedi, ''Aşık olmaya hakkınız var mı bana?''
Sanki, kral ailesinin, baş prensesi, adamlar, dizilmiş sarayda...
Bekledim, bekledim, bekledim... Lakin, O hiç gelmedi...
Hep kırdı kalbimi, almayı da bilmedi, ama gitmeyi bildi...


''Evet, hanımlar, beyler, nerede kalmıştık?''


Bir gün, O harikulade evin, kapısın çalmaya gittim, çünkü özledim;
Her ne kadar, reddedileceğimi bilsem de, kapıda bekledim...
Ellili yaşların sonlarında, zayıfça bir adam kapıyı açtı, sordu, ''Kimsiniz?'' ;
''Burada bir hanımefendi kalıyordu'' dedim kibarca, ''Kendisini çağırabilir misiniz?''...
Küstah prensesten bahsettiğimi anladı adam; dedi, ''Babaları kardeşimdi'';
''Lakin Onlar bir kaç gün önce, buralardan çok, çok uzaklara gitti...''
Şaştım, kaldım, nasıl olur da, prenses sarayını terk eder;
Yaşadığı yer şöyle bir yerde dursun, benden uzaklara, nasıl gider?
Bey efendinin söyleyecekleri bitmemiş gibiydi, konuşmalarından...
''Lakin, uyarmam gerek sizi'' dedi, ''Ta, en başından''...
''Buyurun, bir yerlere oturun'' dedi, ''Mersi, ayakta da dinlerim'', dedim;
''Kendisi, çok kısa bir süre önce başkasıyla evlendi'' dedi, ve tutuldu dilim...


''Ve daha sonra neler mi oldu? Durun devam ediyorum...''


Ne söyleyeceğimi bilemeden, isteksizce çekip gittim, oradan;
Beklemem yakışı kalmazdı, tam çıkışta, eski püskü arabam...
Klasik bir zengin fakir hikayesi sanıyorsanız bunu yanılıyorsunuz;
Çünkü hanımlar beyler, öncelikle ön yargılarınızdan arınıyorsunuz!
Kızın beni, sevmemesinin sebebi, ne parasızlık, ne pulsuzluk;
Ben biraz serseri, eh birazda deliymişim, yani nedeni değil, çulsuzluk!
Öyleyimdir, gezer, tozar, eğlenirim bütün gün, adeta bir serseri gibi;
Dünyanın derdini takıp deli olacağıma, dertleri takmadan olayım deli!
Zaten kızın başka sevdiği varken, benim raconuma düşmez, kabullenmemek;
Zır deli bile deseler, icabımda yok; sevdiği olan bir bayanı; yar diye düşünmek!
İşte, hanımlar, beyler, karşılıksız bir aşkın hikayesini dinlediniz;
Kapansın kentin tüm ışıkları, hikayemiz bitti, yine bekleriz...


SON