PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Artık ona kimse ‘kıl’ olmuyor



TarkanColl
08-01-08, 00:05
http://www.stargazete.com/images/spacer.gifhttp://www.stargazete.com/Starextragazete/resimler/pazar/06012008/p12.jpgİlk şarkısında ‘Kıl Oldum Abi’ diyerek ekose bir pantolonla evimize girdi, bir anda herkesin dikkatini çekti. Birçok ülke onun yeteneğini fark etmiş olmalı ki daha da büyüdü Tarkan. Türkiye’de ‘megastar’ mertebesine yükseltilen Tarkan ‘değişerek’ tekrar karşımıza çıktı.

Erkeklerin kazaklarını pantolonlarının içinden yeni çıkartmaya başladığı, koltuğuna oturdukları berbere ‘Amerikan tıraşı olsun’ dedikleri yıllardı... İnsanlar birbirine kartpostal gönderirdi. Bayramlarda ve yılbaşlarında kentlerin meydanlarında kurulan stantlardan satın alınan Müslüm Gürses’li, Ferdi Tayfur’lu, Orhan Gencabay’lı, Hülya Avşar’lı kartpostallar yakınlara, sevilenlere postalanırdı... O tezgahlar ortadan kalkmaya yüz tutarken yırtık pırtık jean’le objektife gülümseyen Tarkan da onların arasında son anda yerini alıyordu. Kıl Oldum Abi şarkısı ile hayatımıza 1992’de girdi. Şarkıda ‘Kendimize gelmemizi, dönüp halimize bakmamızı’ istiyordu.

Farklıydı, yakışıklıydı ve iyi bir sesi vardı... Erkekler ona uzaktan uzağa ‘kıl’ oluyordu. Erkek adam ekose pantolon giymez, küpe takmazdı. Ve hem öyle kıvırarak da dans etmezdi. Zaman geçti... Dünya üzerinde milyonlarca hayrana sahip bir megastar oldu. Arabesk dinleyenden metal müzik tutkunlarına kadar herkesin en az bir şarkısını ezbere bildiği biriydi. Yadırganan bazı davranışlara ve sözlere imza atsa da kimse bu pop ikonunun üstünü çizemedi. Paparazziler ağzından bir cümle alabilmek için kapısında yatacaktı, devletin televizyon kanalı ise yeni albümünden sadece altı şarkı söylemesi için yoluna gül değil binlerce lira dökecekti...

Magazin dünyasının değişmez bir sistemi vardı: Ortaya bir ses, bir görüntü sunulurdu. Eğer kumaş da kaliteliyse merdivenler hızla tırmanılırdı. O kişinin yukarılara çıkması istenilirdi. Çünkü herkes bu işten ekmek yerdi, bu dünyanın dönmesi için de yıldızlar gerekliydi. Sonra ne olur ve nasıl olursa o parlatılanın altından uçan halısı çekiliverir veya gerçekten bulunduğu konumu yadırgayanlar da çıkardı. Ve güm! Türkiye bu anlamda ‘sönmüş yıldızlar’ ülkesi olarak da anılabilirdi. Ama Tarkan onlardan biri olmayacaktı.

BELÇİKA’DA BİR NUMARA OLDU

17 Ekim 1972’de Almanya’da doğdu. Altı çocuklu ailenin beşincisiydi. 14 yaşında Türkiye’ye geldi. Karamürsel Musiki Cemiyeti’nde nota, solfej ve şan dersleri aldı. Ve Tarkan çocukluktan çıkıp gençliğe adım attığı yıllarda müzikten para kazanmaya başlamıştı bile. Karamürsel ve Çınarcık’ın çay bahçelerinde, düğün salonlarında şarkı söylüyordu. Yakın bir arkadaşı onu Unkapanı’na götürdü ve yapımcı Mehmet Söğütoğlu ile tanıştırdı. Tarkan 1992’de Yine Sensiz albümüyle müzik piyasasına giriş yaptı ve albümü 700 bin sattı. İki yıl sonra bu kez herkesin yanında görmek istediği bir ismin, Sezen Aksu’nun parçasını söylüyordu milyonlara: A Acayipsin. 1997’de sadece Türkiye’de üç milyon kopya satan Ölürüm Sana albümünü yaptığında artık durdurulacak gibi değildi. Elbette genç kızlar kadar Televole türü programlar yapanlar da onun peşindeydi. Her hareketi haberdi artık. Stadyumlarda, konser salonlarında o sahneye çıkarken ismini haykırırken bayılan insanlar oldu. Londra, Paris, Berlin gibi kentlerde konserler verdi. Albümdeki Şımarık şarkısı Fransa müzik listelerinde üç, Belçika’da bir numaraya kadar yükseldi. Norveç, Rusya, Portekiz ve Kuzey Afrika’da bile ismi bilinir oldu.

TUVALET İHTİYACI ZORA SOKTU

Ancak Türkiye’de magazin habercileriyle yıldızı hiç barışmadı. Bir canlı yayında bir konuda ne düşündüğünü soran Savaş Ay’a tuvaletinin geldiğinden bahsedince Türkiye bütün sorunlarını unuttu ve Tarkan’ın ‘ayıbına’ kilitlendi. Pişman olduğunu söylemesine rağmen herkesin hedefi oldu. Bol bol magazin malzemesinin çıktığı bu olaydan sonra bir açıklama yaptı Tarkan: ‘Beni magazin dünyasında herkesin birbiriyle polemiğe girmesi rahatsız ediyor. Bunlar benim dünyama çok aykırı, uzak duruyorum. Mütevazı olmadıkça muvaffak olunmaz.’ Bir dönem geldi kameralardan uzaklaşamayınca o kameralardan ve gözlerden uzaklaştı, ABD’de bir süre yaşadı. Bu zaman zarfında eşcinsel olduğu iddialarıyla uğraşıp durdu. Cinsel tercihinin ne olduğunu ispat etmek istercesine her yere sevgilisi olduğunu söylediği Bilge Öztürk ile el ele gitti.

Dudu ve Karma albümlerinden sonra hep hayal ettiği İngilizce albümüne kavuştu. 2006’da Come Closer adlı ilk İngilizce albümü piyasaya sürüldü. Ama beklenen başarı sağlanamadı. Washington Post gazetesinin ‘Türkiye’nin kültürel ihraç ürünü’ olarak nitelediği Tarkan kendi diliyle dünyaya seslenmeye karar verdi. Şimdi yeni albümü Metamorfoz ile karşımızda ve yine magazin habercileriyle köşe kapmaca oynamaya devam etmekte...

ÖZKAN GÜVEN
Kaynak: Star Gazetesi

özge
08-01-08, 00:20
evet çok güzel yazmış..tarkanı kötülemeye çalışanların amacı zaten belli onu herkez biliyor ama bilmezlikten geliyor..çünkü işlerine gelmiyor bilmek kıskanıyorlarr bu yazıda tarkanı ve hayatını özetlemiş çok tşkler..böyle güzel yazılar bizi mutlu ediyor

karma_elcin
08-01-08, 00:24
cok güzel bir yazı, paylaşım için teşekkürler...

devilscream
08-01-08, 00:49
cok güzel,tarkanın hayatını,kariyerini özetleyen bir yazı olmus
hem olumlu,hem olumsuz cümleler var ama hepsi de her tarkanın katıldığı,düşündüğü cinsten,
üstelik son zamanlarda kendini bilmez ve kendini yazar,eleştirmen zanneden kişilerinin aşağılayıcı tavırlarının zıttı bir yazı olmus
teşekkürler haber için;)

belfü
08-01-08, 11:40
Şöhret kolay kazanılabilir ve kolay kaybedilebilir ama önemli olan herzaman kalıcı olmak ve geride güzel eserler bırakmaktır herkes sanatcı olamaz tarkanda bunun bilincinde olan bir insan müzik eğitimini almış kendini yetiştirmiş ve bugün bile ününden birşey kaybetmemiştir yazı için teşekkürler:20:

selin_trkn
08-01-08, 17:10
böle şeyleri duymak gerçekten çok güzel çok tşkler;)[B]
bazı erkeklerin uzaktan uzağa kıl oldukları doğru ama;)...:D

Mega Fanat
08-01-08, 19:28
Tesekkurler Ebru!
Valla ne soyleyeceyimi bilemiyorum,mukemmel bi yazi. bravo

mcggs
08-01-08, 19:46
Çok güzel ve öz bir yazı olmuş..Teşekkürler Ebru abla yazı için ;)